yandex

Datça Palamutbükü Canözüm Apart

Mavi ve Yeşilin buluşma noktası: "Palamutbükü "

Datça

DATÇA HAKKINDA BİLGİLER

Datça, coğrafi bölge olarak Ege Bölgesi’ndedir. Dağlık ve engebeli bir arazi yapısına sahiptir. Arazinin % 66’sı orman alanı, %18’i seyrek çalılık ve kayalık olup sadece % 16’sı tarım alanıdır. Kızlan Ovası, Burgaz Düzlüğü, Reşadiye Ovası ile kıyı düzlüklerinin en önemlilerinden olan Karaköy, Palamutbükü ve Mesudiye, ilçenin ovalarıdır. Yüzölçümü 446 km² olan yarımadanın Akdeniz ile Ege denizini buluşturan 235 km'lik sahil bandında, pırıl pırıl, masmavi, 52 irili ufaklı koya sahiptir. Datça, tipik bir Akdeniz iklimi'ne sahiptir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Üç tarafı denizle çevrili yarımadada yazın esen serin kuzey rüzgarları, kavurucu sıcakları yok eder. Nem oranı ortalama %58 olan Datça’da yılın 300 günü güneşli geçer. Oksijen bakımından Dünya'nın ikinci, Türkiye'nin en zengin bölgesidir. Ünlü tarihçi Strabon'un bu konuda meşhur bir sözü olarak "Tanrı yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını isterse, Datça Yarımadası'na bırakır." der. Datça Yarımadası, Bodrum ve Marmaris’ten "Mavi Yolculuk" düzenleyen tekneler için oldukça önemli bir güzergah olmaktadır. Datça Limanı’na giriş-çıkış yapan tekneler arasında, Ege Adaları'ndan gelen tekne ve yatlar önemli bir yer tutar. Yunan adalarından, özellikle Rodos ve Sömbeki adalarından, ilçeye Cumartesi günleri teknelerle alışverişe gelen Yunanlar, ilçeye döviz girdisi sağlamaktadırlar. Turizm sezonu dışında sürdürülen inşaat çalışmaları, kış aylarında tarımın yanında ekonomik hayatı canlı tutmaktadır.

Datça Hakkında Bilgiler


Datça Hakkında Bilgiler
Datça Liman

Datça Liman

Datça Liman Aslan

DATÇA LİMANI

Bir liman kenti olan Datça’ya gelip, limanı görmemek olmaz. Bir tarafında Bozburun Yarımadası, bir tarafında ise Simi Adası bulunan liman, Datça’nın merkezindedir.

Datça’nın merkezinde Akdeniz’e bakan Kumluk ve Taşlık plajları arasında bulunan liman, Atatürk Bulvarı sonunda yer alıyor. Limana hem merkezden hem de çevre yolundan ulaşım bulunmaktadır.

Bölgenin “mavi turların merkezi” haline gelmesinde büyük rol oynayan liman, günübirlik tekne turlarının çıkış noktasıdır. Liman, tekne turları ve mavi turlar dışında, Simi Adası feribotlarının da çıkış noktasıdır. Tekne turları haricinde, buradan kiralayabileceğiniz özel tekneler ile bölgedeki koyları rahatça gezebilirsiniz.

Üzerinde kültürel etkinliklerin yapıldığı bir amfi tiyatro bulunan palmiyeli ada, ince bir yolla limana bağlanmıştır. Amfi tiyatroya giden yolda yürüyüş yapabilir, burada sergilenen resim ve çeşitli sanat eserlerini inceleyebilirsiniz. Her gün sayısız teknenin yanaştığı bu limanda ayrıca ziyaret edilmesi gerekli bir sanat galerisi de yer almaktadır. Datça’da yürüyüş yapılacak yerler arasında yer alan Datça Limanı’nda yapacağınız gezintilerde limandan amfi tiyatroya uzanan yürüyüş yolunda Liman Sanat Galeri’sini ziyaret ederek sanata olan ilginize karşılık verecek sayısız eseri görme şansı elde edebilirsiniz. Bunlardan Aslan Heykeli ve Demeter Büstü, Knidos’taki kazılardan çıkarılıp, İngiltere’ye kaçırılan eserlerin, orijinaline uygun yapılmış kopyalarıdır. Limanın ortasında, bir zamanlar buranın maskotu haline gelmiş olan Badem isimli fokun heykelini de görebilirsiniz. Limandaki tüm eserler belediye tarafından yaptırılmıştır.

ESKİ DATÇA

Eski Datça, merkeze 2 kilometre mesafede bulunmaktadır ve ana cadde dışında araç trafiğine kapalıdır. Ücretsiz otoparklara aracınızı park ederek, 1-2 saat içerisinde tüm sokaklarını keşfedebilirsiniz.

Eski Datça, Datça Yarımadası’nda antik dönemden bu yana üzerinde yaşamın devam ettiği bir yer. Buranın tarihi milattan önce 11. yüzyıla uzanan yarımadanın ilk yerleşim merkezlerinden biri. Tarihi dokuya zarar verilmeden restore edilmiş taş evler bölgenin güzelliğine güzellik katıyor. Taş duvarlı eski evlerinin hala birçoğu harabe olsa da begonvillerin süslediği eski sokaklarda dolaşmak ve fotoğraflamaktan kendinizi alamayacaksınız. Taş evlerin arasına kıvrıldığınızda tarihi dokusu ile karşı karşıya kalacağınız bir yer. Badem ve zeytin ağaçları, begonvillerin süslediği taş evlerin, şirin butik otellerin ve sanat atölyeleri her yana serpilmiş.

Eski Datça içerisindeki cami ise dikkatinizden kaçmayacak. Camii, taş evlerin arasında taş mimarisi ve minaresiyle öylesine şirin ki... Tam da buraya özgü, Eski Datça kokuyor adeta.

Can Yücel Evi ise gelen herkesin uğrak noktası. Fakat şunu belirtelim evin içerisine girilmiyor. Kapısına varıp fotoğraflar çekebileceğiniz ev ünlü şairin “Mekânım Datça Olsun” diyerek 9 senesini geçirdiği evdir.

Evin bulunduğu sokağa Can Yücel Sokağı adı verilmiştir. Sokakta evin dışında bir de Can Yücel Kahvesi bulunmaktadır. Yemyeşil ağaçlar, rengârenk çiçeklerle süslü evin bahçesinde Can Yücel’in mezarını da görebilirsiniz. Ancak mezar ve ev ziyarete açık değildir, duvarların arkasından görerek, fotoğraf çekebilirsiniz. Sadece şairin ölüm yıldönümü olan 12 Ağustos’ta kapılarını ziyaretçilere açan evde, Can Yücel’e ait resimler, el yazısı sergilenmektedir. Evin dış kapısı ve duvarlarında da Can Yücel’e ait birçok resim ve şiir bulunmaktadır. Şairin evinin duvarlarında birçok şiiri yazılıdır. Bunlardan biri de Sorulu Cevaplı şiiridir:

Sorulu Cevaplı

Ne harika yer burası!
Nereden buldun bu Datça’yı?
“Elimle koymuş gibi buldum.”
Can Yücel

Eski Datça

Eski Datça

Eski Datça

Eski Datça
Datça Kent Park

Datça Kent Park

KENT PARK

Datça Kent Parkı, Datça merkezinde yer almaktadır. Taşlık Plajı’na oldukça yakın bir mevkide bulunan Kent Park, gün batımını seyretmek isteyenler için doğru adres olacak. Özel bir deniz manzarasına sahip olan Kent Park Ilıca Gölet’inin hemen yanında bulunuyor. Kent parkın arka taraflarında Hava Radar Lojmanları önünden çıkılan çevre Yolundan liman ve çevresindeki manzarayı seyretmek ayrı bir zevk , günün her saatinde manzara farklı. Çevre yolundan, liman, taşlık plajı, ılıcasu göleti, belediye parkı vs bir çok yer görülebiliyor.

Okaliptüs ağaçları ve makiler ile kaplı arazide kurulan Datça Kent Parkı, Muğla’nın En Büyük kent parklarından biridir. 2003 yılında yapımına başlanmış ve Temmuz 2003 de hizmete açılmıştır. Park yapılmadan önce bu alanın bataklık olması meşakkatli çalışmalar yapılmasına sebep olmuştur. Tabiki ortaya çıkan manzara çabanın boşa gitmediğini göstermektedir. Kent park yeşillikler içinde, yazın en sıcak zamanlarında bile burada bir serinlik vardır, göletten gelen serin hava klima etkisi yapıyor. Peyzaj için bahçe benjaminleri, erguvanlar, ılgın ağaçları, çınar ağaçları, limoni selviler ve çalı cinsi yüzlerce bitki dikilmiş, boş alanlar çimlendirilmiştir.

Kent Park, spor ve dinlenme alanlarının yanı sıra çocuk eğlence aktivitelerinin ve oyun alanlarının bulunduğu çok güzel bir dinlenme alanıdır. Parkta salıncaklar, kaydıraklar, oyun yerleri bulunmaktadır. Bu sebeple çocuğunu doğal ortamda oynatmak isteyen çocuklu aileler tarafından yoğun şekilde talep görmektedir.

KUMLUK YOLU & PLAJI

Kazım Yılmaz İlköğretim Okulu hizasından başlayan Kumluk Yolu üzerinde balık lokantaları, çay bahçeleri, kafeler yer almakta. Kumluk plajı ince kumu ve hemen derinleşmeyen denizi ile çocuklar için de uygun bir plaj. Akşam olduğunda plajdaki şemşiye ve şezlongların yerini lokantaların masa ve sandalyeleri alıyor.

Datça Kumluk Plajı

Datça Kumluk Plajı
Datça Kumluk Plajı

Datça Kumluk Plajı

Datça Kumluk Plajı

KIZLAN YEL DEĞİRMENLERİ

Datça’da yel değirmeni dendiğinde ilk akla gelen yer Kızlan köyü oluyor. Datça’ya gelirken Kızlan köyü kavşağına gelmeden önce değirmenler görülüyor. Kızlan Yel Değirmenleri, Datça-Marmaris yolunda, merkeze 8 kilometre uzaklıkta bulunan Kızlan Köyü’nde yer alır. Kızlan yel değirmenleri aşağıdan başlayarak yukarıya doğru arka arkaya 6 değirmenden oluşmakta, kapıları güneye bakmaktadır. Yapıldığı dönem için son derece iyi tasarlanmış olan değirmenin bacası rüzgardan korunacak şekilde dizayn edilmiştir. Kapılarının tam karşısında nişler bulunan değirmen içinde kat değiştirmek için taştan merdivenler inşa edilmiştir. Değirmenlerin içlerindeki aksamlar alınmış, son uçtaki değirmende çarklar ve ahşap malzemeler duruyor.Kızlan yel değirmenlerinin Datça’nın diğer bölgelerindeki değirmenlere göre taş işçilikleri daha düzgündür. 3 katlı olarak inşa edilen değirmenlerin çatısı 360 derece dönebilmekte ve rüzgâr yönüne göre konum değiştirebilmektedir. Değirmenlerin üst katı buğday öğütmek, orta katı buğdayı depolamak, giriş katı ise ağırlama ve teslimat için kullanılmıştır.

Değirmenler Datça da her mevsim rüzgar alan özel bir bölgeye inşa edilmiştir.Kızlan Köyü’nde bulunan bu değirmenlerin ilki kaymakamlık onayıyla restore edilmiştir ve özel bir işletmeye turizm amaçlı kiralanmıştır. Bu değirmen dışında 3 değirmen günümüzde özel kişilere aittir. Bunların dışında kalan değirmenlerin içine girmeniz ve fotoğraflamanız mümkündür. En tepede bulunan değirmen içerisinde, orijinal değirmen sistemini, çarklarını, ahşap malzemelerini inceleyip, fotoğraflayabilirsiniz. Çeşmeköy ve Yazıköy’de de benzer yel değirmenlerini bulunmaktadır.

200 yıllık bir geçmişe sahip olduğu düşünülen değirmenler en çok 1900’lü yıllarda kullanılmış. Değirmenler 1950 li yıllardan sonra Motorların kullanılmaya başlanmasıyla yavaş yavaş işlerliklerini kaybetmişler. Modern un üretimine yenik düşen bu değirmenler, son faaliyetlerini 1970’lerde gerçekleştirmişlerdir.

DEVEBOYNU FENERİ

Akdeniz'e uzanmış en uç noktası olan bu yer aynı zamanda Ege ve Akdeniz'i birbirinden ayıran bir nokta durumundadır. Bulunduğu yerin coğrafi şekli bakımından deve şeklini andırdığından fenere Deveboynu ismi verilmiştir. Bu fenerin deniz seviyesinden yüksekliği 104 metre olup,kagir kulesinin yüksekliği ise 9 metredir. Çakma karakteri Gp.Fl.W.(2) 10 Sn. olan fenerin görünüş mesafesi 12 deniz milidir.

Fenerde önce ışık kaynağı olarak fitilli gaz yağı lambası kullanılmış daha sonra LPG ile çalışan parlak ışıklı manşonlu ( gömlekli ) lambalar kullanılmış ve şu anda güneş enerjisi ile çalışan 35 W'lık elektrik lambası kullanılmaktadır. Işık kaynağını kuvvetlendirerek uzaktan görünmesini teminen odak uzaklığı 375 mm olan üç adet kotodiyoptrik panel kullanılmıştı. Söz konusu optik paneller cıva banyosu üzerinde dönebilen dairesel platform üzerine dörtgen teşkil edecek şekilde yerleştirilmiş bulunmaktadır. Işık kaynağı odakta sabit olarak yakılmakta ve platform üzerindeki optik panellerin döndürülmesi suretiyle fenerin dört çakar ışık vermesi sağlanmıştı.

Saat mekanizması ve paneller İstanbul’da koruma altındadır.Şu anda elektrikli flaşörlü 300m fener cihazı ile faaliyetini sürdürmektedir,

Fener ve gardiyan binası ulusal miras olarak Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünce koruma altındadır.

Datça Kumluk Plajı

Datça Kumluk Plajı
Knidos

Knidos

Knidos

Knidos

Knidos

Knidos

Knidos

KNİDOS ANTİK KENTİ

Datça'nın Knidos ( Kriyo ) mevkiine 1931 yılında inşaa edilmiştir. Anadolu'nun Knidos önce bugünkü Datça ilçe merkezinin 1,5 km kuzeydoğusunda Dalacak burnu üzerindeki Burgaz mevkiinde kurulmuştu. Sonra Yarımadanın batı ucundaki Tekir Burnu üzerine taşındı.M.Ö 4.yüzyıl ortalarında 35 km uzaklıktaki , bugünkü kalıntıların bulunduğu yere ne için taşındığı ya da yerleştiği ile alakalı henüz kesin bir bilgi bulunmazken,bu taşınmada deniz ticaretindeki gelişmeler etkili olduğu düşünülmektedir.

Knidos antik kent'in kuruluşu ile ilgili ilk inşa edenlerin arkeolojik veriler ışığında antik harabelerin Helenistik ve Roma dönemi yerleşimini işaret etmektedir.2014 yılında Karya antik kentleri üzerinde araştırma yapan belgesel yönetmeni Tekin Gün knidos antik kentin Akropol alanı sur temellerinin inşasını İ.Ö.4.yüzyılda yapıldığını ve çevresindeki yerleşimlerin kesintisiz iskan edildiği sanılmaktadır.[2] Şehir surları dışında, doğuya doğru yaklaşık 7 km. uzunluğunda geniş bir alana yayılmış Nekropol (toplu mezar) bulunmaktadır. Knidos; bilim, mimarlık ve sanatta da oldukça ileri bir kentti. Tarihin büyük astronomi ve matematik bilimcisi Eudoksus, doktor Euryphon, ünlü ressam Polygnotos ve dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye Feneri'nin mimarı Sostratos burada yaşadı.

Doktor Euryphon ve öğrencileri zamanının ikinci büyük tıp okulunu Knidos’ta kurdular. Eudoksus’un geliştirdiği ve dönemin büyük buluşu olan güneş saati, ören yerinde bugün de görülebilir.

Antik Yunan Tarihçi, coğrafyacı ve filozof yazar Amasyalı Strabon kenti kıyıdan Akropolise doğru yükselen bir tiyatroya benzetir. İç ve dış limanı ikiye ayıran yarımada üzerinde kurulmuş yapı ve özel binalar, iç limanın üzerinden şehir merkezi içi Akropolis'e hafif bir eğimle yükselen yamaçlarda oluşturulan setlerde ise topluma hizmet veren binalar kurulmuş olduğundan bahseder. Doğu batı yönünde uzanan 10 metre genişliğindeki 4 ana cadde setler üzerinde düz olarak yerleşmiş, caddeler arasındaki bağlantı ise merdivenlerle ve eğimli dik sokaklarla sağlanmış olduğu görülmektedir..

Şehir 4 km’yi bulan surlarla çepeçevre sarılmış. Askeri liman ile Akropol arasında ve güneydeki ticari limana kadar geniş bir alanı kaplıyor.

Deveboynu olarak bilinen yarımada eskiden adaymış. Baş kısmı karaya bağlanarak her iki yanında suni liman oluşturulmuş. Dolgu alanına da geçişte kullanılmak üzere bir kanal açılmış. Kuzey limanı askeri amaçla kullanılıyor, her iki yanında yuvarlak kontrol kulesi bulunuyor ve ağzı zincirle kapatılıyordu. Kontrol kulelerinden güneyde olanı bugün ayakta. Güneydeki iç liman ise daha büyük ve ticari gemilerin yanaştığı limandı.

Antik yerleşim Knidos’un biri 20.000 diğeri 5.000 kapasiteli iki tiyatrosu var. Güneyde, ticari limanın yakınındaki küçük olanı. Akropoldeki büyük tiyatro ise, taşları ve mermerleri 19. yüzyılda gemilerle götürüldüğü (taşındığı) için bugüne ulaşamamış.

Ören yerinin en güzel noktası, her iki limana hakim konumdaki Afrodit Tapınağı'dır (en). Yuvarlak planlı tapınağın çapı 17 metreydi. Afrodit heykeli tapınağın ortasındaydı. Kapılar heykele açılıyordu. Şimdi heykelin sadece kaidesi görülüyor.

Ören yeri gezisinin ilginç noktalarından biri de Mevsimleri ve zamanı gösteren güneş saatidir. En tepede Apollon Tapınağı var ve kent oraya doğru bir tiyatro gibi yükseliyor. Aşağıdaki Tiyatronun hemen üzerindeki Korint Tapınağı mimar Stratos’un eseriydi.

Apollon tapınağına giden yolun ortasındaki terasta bulunan Dor tapınağı üzerine erken hristiyanlık döneminde kilise yapılmış.

Ören yerine yapılan kiliselerin renkli mozaiklerle kaplı tabanları bugün de görülebiliyor. kurtarma kazıları 1996'dan beri sürdürülen ve bugüne kadar üçte ikisi tamamlanan Stoa, MÖ 3. yüzyılda Knidos’un ünlü mimarı Sostratos tarafından yapılmış. 113 metre uzunluk ve 16 metre genişlikteki yapıda 5 x 3,80 m'lik küçük odalar meydana getirilmiş. Odaların hepsi güneye meydana açılmaktaydı.

İçinde bulunan harabeler
Nekropolis
Oedion
Antik Mendirek
Gymnasium
Küçük Tiyatro/Büyük Tiyatro
Basamaklı Cadde
Diyonsos Tapınağı
Antik Limanlar
Dor Tapınağı
Apollon Tapınağı ve Sunağı
Yuvarlak Tapınak
Korint Tapınağı
Güneş Saati
Meclis Binası

Copyright © 2019. All rights reseved Site: By Crew Özer